23 Ağu 2012
Nazar
Aşk ağlatır
Dert söyletirmiş
Derdine ağlama sevgilim
Aşkını söyleme
Söyleme duymasın kimse
Beni sevdiğini bilmesinler
Yüreği loş, gönlü sarhoş
Kadehi boştur desinler
Ben nazardan korkarım
Aşkımızı kem gözlerden köşe bucak saklarım
Sen yeter ki söyleme, sus
Gözlerime bak
Ben anlarım.
Aşk ağlatır,
Dert söyletirmiş
Aşkını söyleme sevgilim
Aşk, dert olmasın
Sus, duymasın kimse
Bilmesin
Hissetmesin
Ben nazardan korkarım
Sen gözlerime bak
Ben anlarım.
Annem
Doğduğum günmüş
Öldüğün gün
Gençliğin sönmüş
Başlamış sürgün
Ah benim canım annem
Bilsen ne acı dillerin var
Boşuna ben ne desem
Ellerin olmaz bana yar
Oysa ellerim nasıl arar seni
Titrer ürperir bulamayınca
Durma annem hadi sar beni
Ruhum çözülür gözün dolunca
İncitme beni annem ne olur
Kimim var senden başka
Sitemlerin içime dert olur
Kanar mıyım ben başka aşka
Gün terk eder gece sızar yatağıma
Geldiği yeri özler bedenim
Sen gelince karanlık sokaklarıma
Sıcağında gecemi sabah ederim
Bilirim ölüm görünür inceden
Ben köşede sessiz ağlarım
Dilinden dökülen son heceden
Acının düğümünü bağlarım
Gün sayarım yana yakıla
Loş şehirlerde kokundan uzak
Kim derdi ki hasretle sıla
Yüreği sızlatan sinsi tuzak
Annem bensiz gitme ölüme bile
Kalbim sıkışır dayanamam
Gitme de benden ne dilersen dile
Yokluğunda yanamam
Gül yüzlüm, bal gülüşlüm
Senden arta kalan benle
Ben benden süzülürüm
Gelirim sonsuzluğa senle
Ah benim canım annem
Gül yüzlüm bal gülüşlüm
Güzelim
Bitanem.
Öldüğün gün
Gençliğin sönmüş
Başlamış sürgün
Ah benim canım annem
Bilsen ne acı dillerin var
Boşuna ben ne desem
Ellerin olmaz bana yar
Oysa ellerim nasıl arar seni
Titrer ürperir bulamayınca
Durma annem hadi sar beni
Ruhum çözülür gözün dolunca
İncitme beni annem ne olur
Kimim var senden başka
Sitemlerin içime dert olur
Kanar mıyım ben başka aşka
Gün terk eder gece sızar yatağıma
Geldiği yeri özler bedenim
Sen gelince karanlık sokaklarıma
Sıcağında gecemi sabah ederim
Bilirim ölüm görünür inceden
Ben köşede sessiz ağlarım
Dilinden dökülen son heceden
Acının düğümünü bağlarım
Gün sayarım yana yakıla
Loş şehirlerde kokundan uzak
Kim derdi ki hasretle sıla
Yüreği sızlatan sinsi tuzak
Annem bensiz gitme ölüme bile
Kalbim sıkışır dayanamam
Gitme de benden ne dilersen dile
Yokluğunda yanamam
Gül yüzlüm, bal gülüşlüm
Senden arta kalan benle
Ben benden süzülürüm
Gelirim sonsuzluğa senle
Ah benim canım annem
Gül yüzlüm bal gülüşlüm
Güzelim
Bitanem.
Semada
Sessizlik
İçimi kemirir
Sonra sen gelirsin
Sessizlik seni görür
Sana yürür
Sana dokunur
Sana çarpar
Sende durur
Sen susarsın
Sessizliğin yüzüne aksi susmaz
Dilin dönmeden nağmeler uçuşur
Dilin dönmeden başım döner
Serçe gibi çırpınırım
Öylece bana bakarsın
Bense artık görmez olurum.
Sen gidersin
Sessizlik senle gider
Sessizlik, bana bıraktığın
Onu da çok geçmeden alırsın
Her şeyi al
Bir beni bırak bana
Son geceni savur dünya
Bu gece ırak diyarlardan döndüm içime
Semada kalmadı benim gibisi
Zaten yoktu, olamazdı
Bir benim var benim
Sessizliğim bile yok
Zaten yoktu, olamazdı
Senin olan hiçbir şey,
Bir an dahi benim olmadı.
Ben
Yalnız ben.
Ne güzel,
Doğduğum gibi ölmek
Tüm çıplaklığımla.
İlle de Güneş
Ne şiir kaldı öteden, ne şarkı türkü
An vardı, san vardı
Onlar da yitip gitti
Yahut ben yitirdim
Yüzlerce sima vardı, vardı biliyorum
Beyhude gelip beyhude gitse de
Vardı biliyorum
Ilık akşamlar vardı ve sıcak akşamlar
Soğuk olan sabahlardı
Aydınlıktan korkar mıydım yoksa, sabahtan...
Güneş parlayınca ben sönerdim
Güneş sönünce 'ben'imin hodri meydanında
Elbette karanlığı severdim
Güneş sönünce ruhum parlardı
Ruhum sönünce güneş
Gel gör ki şimdileri güneşle bir parlıyor ruhum
Buğu yok, bulut yok
Yağmuru da gözyaşım tüketti
Artık zoraki güneş
İlle de güneş
İstemesem de sızar karanlık odama.
Çocuk
Sal sallanırdı
Mis gibi kokardı
Yüreğimin içi ve yosun
Gözlerime bakardı biçare çocuk
Yorgun, perperişan karşımdaydı
Elimi tuttu
Dur, kimsin, nesin?
Sessizlik...
Ağlamaklıydı
Deniz dalgalanırdı
Sarhoş bedenimi bulamazdı ruhum
Oysa çılgınca arardı
Açık saçık uçuk kaçık ruhum
Ürperirdi bazen
Dönüp dururdu belki dünya kadar,
Belki fazla...
Bulamamacasına aradığını
Gül rengi mahzeni pembeleşirdi
Tozpembeyi vurdu sonunda
Gece de on ikiyi
Bu en garip on ikiydi
Ondurmaz on iki
Kimseyi ondurmadı.
Lakin ruhum bedenimi bulur gibiydi
Yorgun perperişan karşısındaydı bedenimin
Biçare gözlerime bakıyordu, elimi tuttu.
Mis gibi kokardı
Yüreğimin içi ve yosun
Gözlerime bakardı biçare çocuk
Yorgun, perperişan karşımdaydı
Elimi tuttu
Dur, kimsin, nesin?
Sessizlik...
Ağlamaklıydı
Deniz dalgalanırdı
Sarhoş bedenimi bulamazdı ruhum
Oysa çılgınca arardı
Açık saçık uçuk kaçık ruhum
Ürperirdi bazen
Dönüp dururdu belki dünya kadar,
Belki fazla...
Bulamamacasına aradığını
Gül rengi mahzeni pembeleşirdi
Tozpembeyi vurdu sonunda
Gece de on ikiyi
Bu en garip on ikiydi
Ondurmaz on iki
Kimseyi ondurmadı.
Lakin ruhum bedenimi bulur gibiydi
Yorgun perperişan karşısındaydı bedenimin
Biçare gözlerime bakıyordu, elimi tuttu.
Geçmiş Ola
Sıkıldıysan bu yalan dünyadan
Yorulduysan bu boğucu maratondan
Gözlerin görmez,
Kulakların duymaz
Kalbin hissetmez olduysa
Zambak kokusunu alamıyorsa burnun
Bükülüyorsa olur olmaz yere boynun
Açılıyorsa her gelene koynun
Son demine kadar tükenmişse varın yoğun
Çıkmaza girmişse her yolun
Arapsaçına dönmüşse güzelim hayatın
Tadına varamıyorsan bu eşsiz sanatın
Yoksa bir emelin, muradın
Sıkıldıysan bu yalan dünyadan,
Yorulduysan bu boğucu maratondan
Derin bir nefes al
Yapacak hiçbir şey yok
Geçmiş ola.
Yorulduysan bu boğucu maratondan
Gözlerin görmez,
Kulakların duymaz
Kalbin hissetmez olduysa
Zambak kokusunu alamıyorsa burnun
Bükülüyorsa olur olmaz yere boynun
Açılıyorsa her gelene koynun
Son demine kadar tükenmişse varın yoğun
Çıkmaza girmişse her yolun
Arapsaçına dönmüşse güzelim hayatın
Tadına varamıyorsan bu eşsiz sanatın
Yoksa bir emelin, muradın
Sıkıldıysan bu yalan dünyadan,
Yorulduysan bu boğucu maratondan
Derin bir nefes al
Yapacak hiçbir şey yok
Geçmiş ola.
Eskiden
Eskiden
Eskilerden
Eskicilerden
Farklı san kendini
Hayatın sandığından daha sıradan
Ve eskisin olmak istemediğin kadar
Eskisin gelmiş geçmiş tüm mezarlıklar kadar
Dahası an be an ölmektesin
Ölüm anlık değil anla
Eskiden olduğu gibi
An be an ölmektesin!
Eskiler gibi
Sen sen ol korkma ölümden
Ölüm anında korku ne kadar da ahmakça.
Eskilerden
Eskicilerden
Farklı san kendini
Hayatın sandığından daha sıradan
Ve eskisin olmak istemediğin kadar
Eskisin gelmiş geçmiş tüm mezarlıklar kadar
Dahası an be an ölmektesin
Ölüm anlık değil anla
Eskiden olduğu gibi
An be an ölmektesin!
Eskiler gibi
Sen sen ol korkma ölümden
Ölüm anında korku ne kadar da ahmakça.
Tüm Renklerim
Sevgilimsin
Bütün renklerimsin
Canımsın
Hayatımsın
Mavimsin
En güzel rüyam
İlk uçurtmam
En içten duamsın
Özgürlüğüm, sonsuzluğum
Yolumsun
Sarımsın
Göz kamaştıran ışığım
Sıcağımsın
Kader ağımsın
Bana yazılmışsın
Sevgilim iyi ki varsın
Kırmızımsın
Kanımı kaynatan sıcağım,
Tenimi donduran ayazımsın
Yazımsın, kışımsın
En coşkulu şarkım, gitarım, sazımsın.
Pembemsin
Sevgi ve şefkatin rengi,
Kalbimsin.
Çocuk saflığıyla aşkı
Yüreğime işleyensin
Bitanemsin.
Turuncumsun
Ağustos sıcağında iftar vakti suyumsun
Gözlerimi yanında güvenle yumduğum,
Gençliğim, enerjiyi bulduğumsun.
Soyumsun.
Yeşilimsin
Elimı sımsıkı kavrayan eldivenim
Çevrem, ailem, yarimsin.
İçime çektiğim nefesim,
Atmosferim, cennetimsin.
Beyazımsın
Beyaz atlı prensim,
İlk ve son gelinligimsin
Sevgilimm
Sen benim her şeyimsin.
Bütün renklerimsin
Canımsın
Hayatımsın
Mavimsin
En güzel rüyam
İlk uçurtmam
En içten duamsın
Özgürlüğüm, sonsuzluğum
Yolumsun
Sarımsın
Göz kamaştıran ışığım
Sıcağımsın
Kader ağımsın
Bana yazılmışsın
Sevgilim iyi ki varsın
Kırmızımsın
Kanımı kaynatan sıcağım,
Tenimi donduran ayazımsın
Yazımsın, kışımsın
En coşkulu şarkım, gitarım, sazımsın.
Pembemsin
Sevgi ve şefkatin rengi,
Kalbimsin.
Çocuk saflığıyla aşkı
Yüreğime işleyensin
Bitanemsin.
Turuncumsun
Ağustos sıcağında iftar vakti suyumsun
Gözlerimi yanında güvenle yumduğum,
Gençliğim, enerjiyi bulduğumsun.
Soyumsun.
Yeşilimsin
Elimı sımsıkı kavrayan eldivenim
Çevrem, ailem, yarimsin.
İçime çektiğim nefesim,
Atmosferim, cennetimsin.
Beyazımsın
Beyaz atlı prensim,
İlk ve son gelinligimsin
Sevgilimm
Sen benim her şeyimsin.
İstanbul
Soğuk
Karanlık
Eminönü iskelesinden vapura bindim
Bedenim vapurda
Ruhumu bilmiyorum
Gece son yıldızını da yitirdi
Gökyüzü denizden farksız
Ay daha sinsi parlamaya başladı
Yalnızlığından ve ahmaklığından habersiz
Görmezden geldim
Yağmur
Tıpır tıpır
Su, suya...
Tesadüf olmayan bir melodi
Yağmur bana serenatta
Duymazdan geldim
Dünü ve bugünü sorumsuzca tükettim
Nerdeler?
Dünlerim kimlerin yarını?
Yarınlarım kimlerin dünü?
Bilmezden geldim
Boş ver
Sana geldim
Dol ciğerlerime İstanbul
Buram buram sen kokmaya geldim
Büyük şehirsin ya hani
Nicelerini yuttun ya
Yut beni de
Hapset ruhumu
Hapset Dolmabahçe'nin yosun tutan saatinin yelkovanına
Beşiktaş'ta koca çınarın savrulan yaprağına
Süleymaniye'de simit satan çocuğun tozlu tezgahına
Eminönü'nde balık tutan ihtiyarın oltasına
Hapset
Dalgalarla mekik dokuyan şu yorgun vapurun rotasına
Tan vakti Sultanahmet'te ezanın yankısına
Gökte özgürlük aşkıyla süzülen martının kanadına hapset
Beni özgürlüğüne hapset İstanbul
Ben esirin olayım
Özgürlük sana özgü.
Of the Inequality That is Between Us
Plutarch says somewhere that he does not
find so much difference between one animal and another as he does between one
man and another. Montaigne goes further and says that ‘there is more distance
from a given man to a given man than from to a given man to a given animal’. I
agree with him and find Plutarch’s comment very monotonous. Humans are
complicated, difficult to understand and analyze since all people are created
differently. Therefore we do not expect them to be equal in any way although
all people’s fate is rotating between birth and death.
If equality was that much easy to create, we
can say that it would not be too significant all around the world. Let’s go
from general to specific to figure it out. Do not think about other livings,
ignore them for a second. Assume that we humans are alone in this planet.
Moreover, only think about the people around you. You are there together with
those people at the same time period, in the same place and probably for the
same purpose. There may exist even more common points than we guess but despite
all the common points between you and the people around you, still can we talk
about any kind of equality? Not really. While it is possible for every human to
have a unique finger, tongue and retina print, it seems also possible to say
there is no people who are equal to each other, even the twins because of the
differences between humans caused by genetic and environmental factors. Of
course there are some similarities between humans but interestingly, they also
help people be more different than each other. Just with an easy mathematical
operation, I see that the different combinations of differences and
similarities between humans create much more differences and that establishes a
ground for huge inequalities.
Every human has different ideas, thoughts
and attitudes. Even if sometimes they have the possibility to be similar, they
are not totally same when we ‘see the big picture’ because the links between
ideas and the process creating them vary depending on the conditions. 2 people
may have same thought about the same circumstance, which does not mean that
they think in the same way since they did not have the same thought at the same
time and under the same condition. Moreover, things constantly change, I am not
the girl who I was a few second ago because I add some value to myself by
writing a couple of sentences. Just like Heraclitus said, everything is
constantly changing, nothing remains same.
You could not step twice into the same
river; for other waters are ever flowing on to you.
HERAKLITUS
Things change and people who have already
been different than each other become more different as the time goes. It is
meaningless to believe in that universal laws for all livings create a fair
atmosphere and make all the livings equal to each other. It actually increases
the inequality. Let me explain you why with the help of one of my experiences a
few years ago. I remember joining a training program to teach blind people how
to live better and more independently. Beside practical education, we had some
heated debates on equality. They were always saying that we are equal, we are
all humans, does not matter we do see or not. We want neither positive nor
negative discrimination. Then I realized there is something wrong with their
point of view. Beside the fact that we are not equal, equality does not help
them live better. It is just a matter of honor.
What they need is actually not equality but opportunity to be equal. It
was a contradiction in terms, they cited the result as a reason, I mean they
believed what they need was equality, instead it was opportunity for equality.
First of all I wanted them to accept that we are not equal, I took the risk of
breaking hearts, hurting someone’s emotions but I wanted them to accept it for
at least once and suffer no more psychological pain in their future lives.
Thankfully, people knew that my aim was not to humiliate anyone, I was just realistic, and trying to help
blinds. However, blinds kept their demand to be seen equal to the people able
to see, which had no meaning in real life. I asked them: If you are equal to a
person who is able to see, then what is the meaning of equality of opportunity?
and kept talking: If you are equal to me, leave your walking stick, hold that
book and read it, freely walk in the traffic, enter to my school, take the
exams without someone reading you the questions. Our aim here is to make blinds
equal to seeing people in terms of opportunity, because we are not able to
change the reality, we cannot totally change the way God created us, we can
only touch people to make it up for it by giving opportunities to minimize the
inequality among people. Come on, the reason for me to be here is to make
people live under more equal conditions. If we were equal, why would I be here?
When you internalize the reality, it will make you even stronger. So please,
tell me we are not equal so that we try to change it.
“The truth is cruel, but it can be loved,
and it makes free those who have loved it.”
GEORGE SANTAYANA
So the duty of the government is not to
offer same service or procedure for
everyone but to distribute opportunities equally so that the citizens live
equally. It is valid for the law system. An effective law system should not
judge people depending on their actions. Similar offences can be committed by 2
totally different people and it seems highly unfair to give them same
punishment firstly because people are different, secondly because the time,
place and conditions are different when people commit the offence. That is why
law system in Turkey fails most of the time. The borders of the laws are
certain and very detailed. You look at the guilty and the crime and after you
check the laws, match them in the most appropriate way and hit guilty with
punishment, no questions asked. That is not fair, but also it is another big
topic that I should not touch for now.
All those are about the inequality among
humans. Now, it is time to go to general from specific to make sure that we are
still on the right path. Let’s include other livings in our equality circle. In
my opinion, concept of humanity makes the equality among livings inevitably
impossible. It is neither wisdom and inspiration nor the ability of empathy
that separates humans from others because developing science and technology
bravely show us the existence of some animals more capable of thinking,
learning, establishing empathy. Actually, the thing creating the difference is
inner conscience. I am still astonished how this kind of inner mechanism
discovered and how it can be the basis of daily behaviors of humans. It warns
people when they stray from their intended path, it tells them what to do and
not to do: “Stop! Do not do it!” Sometimes we cannot hear her enough and as a
result we do something unethical. We think it is Okey, but after a while, it
starts hurting us. Next time, we never do it again since inner conscience keeps
the regret inside of us fresh all the time. I guess it is mere inner conscience
that gives our world resistance against all the evils until today. I cannot
imagine our planet with the people lack of inner conscience. People with high
inner conscience are absolute need for now and for the future generations.
On some positions, Cowardice asks the
question, "Is it safe?" Expediency asks the question, "Is it
politic?" And Vanity comes along and asks the question, "Is it
popular?" But Conscience asks the question "Is it right?" And
there comes a time when one must take a position that is neither safe, nor
politic, nor popular, but he must do it because Conscience tells him it is
right. I believe today that there is a need for all people of good will to come
together with a massive act of conscience and say in the words of the old Negro
spiritual, "We ain't goin' study war no more." This is the challenge
facing modern man.
MARTIN LUTHER KING
Let me prove the trueness of my point in
terms of linguistic sciences. Language has been developing as people use it.
When people could not say what they mean by words, they came up with new ones to
explain their emotions and so languages developed. Think about the adjectives used
for people and think about the ones assigned to other livings since adjectives
mainly imply the differences. You will then see that almost all adjectives are
used for humans which proves the differences between is much more than the
differences between others. It also shows humans are more likely to be unequal
as their nature required because they are too complicated. Hayakawa, my Canadian-born
American brother, also an English professor, served as president of San
Francisco State University says that:
Such complicated and apparently
unnecessary behavior leads philosophers, both amateur and professional, to ask
over and over again, "Why can't human beings live simply and
naturally?" Often the complexity of human life makes us look enviously at
the relative simplicity of such lives as dogs and cats lead. But the symbolic
process, which makes possible the absurdities of human conduct, also makes
possible language and therefore all the human achievements dependent upon
language[…] A better solution is to understand the symbolic process so that
instead of being its victims we become, to some degree at least, its masters.
SAMUEL ICHIYE HAYAKAWA
I appreciate the way he
thinks and writes. There is no word to add his explanation of the complexity of
human behaviors. I did not see Plato has explained the complexity of humans in
his Utopia, he seems like he ignored it. But anyway, I worked it out.
These things reflect the owners mind. Bad
for the man
Who cannot use
them, they are good for him who can.
TERENCE
Feryat
Tırnaklarımla kazıdım
Ben çekip aldım iyi kötü ne varsa sahip olduğum
Yıprandım
Kırdım kabuklarımı
Ayazda çırılçıplak kaldım
Yeni tatmışken sonsuzluğunu gökyüzünün
En zirvede avlandım.
Kırıldı kanadım,
Kanadım.
Kendi yaralarımı sardım
Çabaladım ama
Çıkamadım sabaha
Kahpe güneş
Doğmadı benim için
Ve sönük yıldızın ışığı yetmedi
Bezdim yaşamaktan yarı karanlıkta
Oysa tırnaklarımla kazıdım aydınlığı
Nerden bulaştı ellerime karanlık
Yüzüme, gözüme
Dilime de
Bezdim
Gittim
Sorumsuzca
Ne var ki sonumun tokadıyla
Kendime geldim
Ya da kendimden gittim
Sonumun tokadıyla sonuma gittim.
Yittim
Gözlerinin buğusunda
O en deli sevdiğimin
Aşladım ardından
Koştum
Ama yetişmek istemedim
Kaç yazardı, yitiktim
Dilim dönmedi
Gözüm görmedi
İşitmedi kulaklarım
O en deli sevdiğimin acısını ben
Ve sönük yıldızımı
En derinime sakladım
Öldüm
Mutlu sonu vurmadı talih
İyileşti derken yaralarım.
Öldüm
Feryadında kimsesizliğimin
Ve içime döndüm
Nefessiz kaldım titrek mumdan beter
Alevin niye titrediğini nefessiz kalınca
İçim yanınca
Anladım.
Ben çekip aldım iyi kötü ne varsa sahip olduğum
Yıprandım
Kırdım kabuklarımı
Ayazda çırılçıplak kaldım
Yeni tatmışken sonsuzluğunu gökyüzünün
En zirvede avlandım.
Kırıldı kanadım,
Kanadım.
Kendi yaralarımı sardım
Çabaladım ama
Çıkamadım sabaha
Kahpe güneş
Doğmadı benim için
Ve sönük yıldızın ışığı yetmedi
Bezdim yaşamaktan yarı karanlıkta
Oysa tırnaklarımla kazıdım aydınlığı
Nerden bulaştı ellerime karanlık
Yüzüme, gözüme
Dilime de
Bezdim
Gittim
Sorumsuzca
Ne var ki sonumun tokadıyla
Kendime geldim
Ya da kendimden gittim
Sonumun tokadıyla sonuma gittim.
Yittim
Gözlerinin buğusunda
O en deli sevdiğimin
Aşladım ardından
Koştum
Ama yetişmek istemedim
Kaç yazardı, yitiktim
Dilim dönmedi
Gözüm görmedi
İşitmedi kulaklarım
O en deli sevdiğimin acısını ben
Ve sönük yıldızımı
En derinime sakladım
Öldüm
Mutlu sonu vurmadı talih
İyileşti derken yaralarım.
Öldüm
Feryadında kimsesizliğimin
Ve içime döndüm
Nefessiz kaldım titrek mumdan beter
Alevin niye titrediğini nefessiz kalınca
İçim yanınca
Anladım.
Arayış
Arayıştır bu
Sevgiliyi bulmak adına
Gözle görülmez lakin,
En keskin, en sert,
En somut halinde yankı bulur varlığın.
Yer ve zaman kaygısı beyhudedir
Tek esas vardır bu yolculukta
Her insan sonsuz kere yola koyulabilir
Sevgiliyi aramak uzere.
Kalbi attığı müddetçe.
Tüm kapılar ardına dek açıktır
Tüm arayışlar murada erer
Tüm yollar sevgiliye çıkar
Yeter ki insan yola çıksın.
Yeter ki yola çıksın
Yeter ki insan çıksın
Yeter ki insan yola çıksın
O insan ki,
Günden güne kirlenir
Hasdamarlarını kurutur
Kendi yaşam kaynaklarının
Fakirleşir zenginlik hevesinde
Sahip olmadıklarını elde etmek uğruna
Elindekini de kaybeder
Küflenir neyi varsa
Ta içinde.
Keşke insan elindekiyle yetinse.
Kalabalıklaşır yalnızlığında,
İçindeki düşmana ateş açarken
Yufka yüreğine isabet eder
En güçlü silahları
Kendi masumiyetini nişan alır insan
İstemeden, gözleri kapalı.
İnsan...
Kalp kırar, ah alır
Zalimken mazlumu oynar
Ne var ki mazluma ettiğini
Misliyle bulur
Son perdede çıkar mazlumun ahı
Aheste aheste
İnsan
Aklında binbir tilki
Kurnazlık senaryoları yazar
Sonra kendi oyununun
Oyuncağı olur.
Ekmeği aslanın ağzından alayım derken
Karın tokluğuna,
Elini aslana kaptırır
Yaşam kavgasında
Elsiz kalınca da
Sımsıkı tutunmak zor hayata
Dilini kullanmaz insan
Kullanılmayan organ körelirmiş ya
Günden güne eriyip gider dili
Boğazında düğümlenir sonunda
Söyleyemedikleri.
İnsan çok ister de götüremez öteye
Ne mal ne mülk
Ama tüm söyleyemedikleri
Gırtlağına yapışır
Onunla gider.
Dinlemez insan
Bir çift sözü küpe etmez kulağına
Çünkü kulak küpeye hammaldır, söze değil
Duyan, kulağın değerini bilmez de dinlemez
Dinleyene Yaradan kulak vermemiştir de duyamaz
Ne talihsiz dengedir bu
Kulağı işitenin ruhu sağırdır
Ruhu işitenin kulağı.
Kör, sağır, dilsiz, kolsuz...
Göremez, duyamaz, konuşamaz, tutunamaz insan.
Yiter gider
Zifiri karanlıklarda
Tek başına.
Her yol sevgiliye çıkardı hani?
Her yol sevgiliye çıkar da
İnsan ne halde olur yolun sonunda,
Asıl sual budur.
Çünkü tüm arayışlar murada erer.
Tüm yollar sevgiliye çıkar.
Çünkü insan,
Yolun ta kendisidir.
İnsan,
Sevgilinin sevgilisidir.
Ne diyor Mevlana:
''Şu kapalı sözü anlarsan anlarsın her şeyi, neyi arıyorsan sen o'sun''
Ey insan,
Nasıl gitmek istersin sevgiliye?
İstemekten çekinme.
Çünkü sen nasıl istersen öyle gidersin
Ecele ve sevgiliye.
Sevgiliyi bulmak adına
Gözle görülmez lakin,
En keskin, en sert,
En somut halinde yankı bulur varlığın.
Yer ve zaman kaygısı beyhudedir
Tek esas vardır bu yolculukta
Her insan sonsuz kere yola koyulabilir
Sevgiliyi aramak uzere.
Kalbi attığı müddetçe.
Tüm kapılar ardına dek açıktır
Tüm arayışlar murada erer
Tüm yollar sevgiliye çıkar
Yeter ki insan yola çıksın.
Yeter ki yola çıksın
Yeter ki insan çıksın
Yeter ki insan yola çıksın
O insan ki,
Günden güne kirlenir
Hasdamarlarını kurutur
Kendi yaşam kaynaklarının
Fakirleşir zenginlik hevesinde
Sahip olmadıklarını elde etmek uğruna
Elindekini de kaybeder
Küflenir neyi varsa
Ta içinde.
Keşke insan elindekiyle yetinse.
Kalabalıklaşır yalnızlığında,
İçindeki düşmana ateş açarken
Yufka yüreğine isabet eder
En güçlü silahları
Kendi masumiyetini nişan alır insan
İstemeden, gözleri kapalı.
İnsan...
Kalp kırar, ah alır
Zalimken mazlumu oynar
Ne var ki mazluma ettiğini
Misliyle bulur
Son perdede çıkar mazlumun ahı
Aheste aheste
İnsan
Aklında binbir tilki
Kurnazlık senaryoları yazar
Sonra kendi oyununun
Oyuncağı olur.
Ekmeği aslanın ağzından alayım derken
Karın tokluğuna,
Elini aslana kaptırır
Yaşam kavgasında
Elsiz kalınca da
Sımsıkı tutunmak zor hayata
Dilini kullanmaz insan
Kullanılmayan organ körelirmiş ya
Günden güne eriyip gider dili
Boğazında düğümlenir sonunda
Söyleyemedikleri.
İnsan çok ister de götüremez öteye
Ne mal ne mülk
Ama tüm söyleyemedikleri
Gırtlağına yapışır
Onunla gider.
Dinlemez insan
Bir çift sözü küpe etmez kulağına
Çünkü kulak küpeye hammaldır, söze değil
Duyan, kulağın değerini bilmez de dinlemez
Dinleyene Yaradan kulak vermemiştir de duyamaz
Ne talihsiz dengedir bu
Kulağı işitenin ruhu sağırdır
Ruhu işitenin kulağı.
Kör, sağır, dilsiz, kolsuz...
Göremez, duyamaz, konuşamaz, tutunamaz insan.
Yiter gider
Zifiri karanlıklarda
Tek başına.
Her yol sevgiliye çıkardı hani?
Her yol sevgiliye çıkar da
İnsan ne halde olur yolun sonunda,
Asıl sual budur.
Çünkü tüm arayışlar murada erer.
Tüm yollar sevgiliye çıkar.
Çünkü insan,
Yolun ta kendisidir.
İnsan,
Sevgilinin sevgilisidir.
Ne diyor Mevlana:
''Şu kapalı sözü anlarsan anlarsın her şeyi, neyi arıyorsan sen o'sun''
Ey insan,
Nasıl gitmek istersin sevgiliye?
İstemekten çekinme.
Çünkü sen nasıl istersen öyle gidersin
Ecele ve sevgiliye.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)